HİKAYELER

BIR ASK HIKAYESI

12.08.2004 15:46:13


BIR ASK HIKAYESI
Üniversiteli delikanli Kolejli kiza bir voleybol maçinda rastladi. Okul salonundaydi... Tribünsüz,minik bir salon.... Seyircilerle, oyuncular arasinda, sahanin çizgisi vardi sadece. O kadar yakindilar... delikanli, bu tatli, bu güzel, bu dünyalar sirini kizi ilk defa görüyordu takimda... Hoslandigini fena halde hoslandigini hissetti. Az sonra bir seyi daha hissetti. Kiz servis atarken hemen önünden geçti. Göz göze geldiler... kiz gülümsedi. Delikanli, çok popülerdi o yillarda... kiz onu tanimis olmaliydi. Kim bilir, belki kiz da ondan hoslanmisti. Belki de delikanli öyle olmasini istedigi için ona öyle gelmisti. Set degisip, takim karsiya gidince, delikanli yerini degistirdi, o da karsiya gitti.... Üçüncü sette tekrara eski yerine döndü. Kizla gidis gelisleri fark etmisti galiba. Bir defa daha gülümsedi. Manidar... “anladim” der gibi bir gülümseyisti bu. Delikanli o hafta boyu hep bu dünyalar sirini kizi düsündü. Pazar gün, sabahin köründe kalkti, erkenden oynanacak maçi, ne maçi canim dünyalar sirini kizi görmek için... Delikanli artik kizin hiçbir maçini kaçirmiyordu. Dahasi... Ankara kolejinin her dagilis saatinde, okul civarinda oluyordu, onu bir kez daha görmek için... Karsilastiklarinda, hafif çok hafif bir gülümseme, çok minik bir bas egmesi ile selamlasir olmuslardi... Bir defasinda, yaptigina sonra kendisi de günlerce güldü... O gün gene tesadüfmüs gibi, okul dagilimi kizin karsisina çikmis, gülümseyerek selamlamis, sonra arka sokaklara dalip, yildirim gibi kosarak, bir blok ötede gene karsisina çikmisti... Kiz bu defa, iyice gülmüstü. Karsisinda, sözü ona agir agir yürüyen, ama nefes nefese delikanliyi görünce. Delikanli, voleybol takiminin kaptanini iyi taniyordu. Arkadastilar. Sonunda bütün cesaretini topladi, kaptana açildi. O kizdan fena halde hoslaniyordu. Galiba kiz da ona karsi bos degildi bir yerde, bir sekilde tanismalari gerekiyordu. O zamanlar, bu isler böyle oluyordu çünkü. Kaptan “tabi” dedi. “Bu hafta sonu güzel bir konser var. Biz onunla gitmeye karar vermistik zaten. Sen de gel. Hem konseri birlikte izleriz, hem de tanisirsiniz.” “mutluluk iste bu olmali” diye düsündü delikanli “Mutluluk iste bu” Ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadi. Konser günü de hiç ama hiç unutmadi. O ne heyecandi öyle. Konserin verildigi sinemanin kapisinda tanistilar. El sikistilar. O güzel ele dokundugu ani da hiç unutmadi delikanli . kaptan, salona girdiklerinde, ustaca bir manevra daha yapti. Delikanli ile dünyalar sirini kiz yan yana düstüler. Inanamiyordu delikanli. Onunla nihayet yan yana oturduguna, onun sicakligini hissettigine, onun nefesini duyduguna inanamiyordu. Biraz önce tanisirken tuttugu el, bir karis ötesinde öylesine duruyor, delikanli, sahnede dünyanin en romantik sarkisi söylenirken – o an dünyanin bütün sarkilari dünyanin en romantik sarkisiydi ya- o eli tutmak için öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki içinde. Ama uzatamiyordu elini iste. Her sey böyle iyi giderken, yanlis bir hareketle, onu ürkütebileceginden, incitebileceginden öylesini korkuyordu ki. Sonunda dayanamadi, sanki kolu uyusmus gibi uzandi. Kolunu kizin koltugunun arkasina koydu. Kizin omuzuna degil koltugun üzerine sonra kiz arkaya yaslandi. Birkaç saç teli, delikanlinin elinin üzerine dokundu. Kalbi yerinden firlayacak gibi atiyordu genç adamin. Dünyalar sirini kizin saçlari eline dokunuyordu çünkü. Konserden çikarken, kiz sakalasti. “Sizi her maçimizda görüyoruz, alistik neredeyse. Yarin Adana’da maçimiz var. Gözlerimiz sizi arayacak” Hayir, aramayacakti. Delikanli o anda kararini vermisti çünkü. Cebinde onu otobüsle Adana’ya götürüp getirecek, hatta ögle yemeginde bir de Adana kebap yedirecek kadar para vardi. Gece yarisi kalkan otobüse bindi. Sabah erkenden Adana’ya indi. Maç saatine kadar basi bos dolasti. Salona erkenden girdi, en son siraya tam servis kösesine en yakin yere oturdu. Takimlar sahaya çikarken, salondaki en heyecanli seyirci oydu. Maç filan degildi sebep tabii. Ilk sette kiz farkinda bile degildi onun. Nereden olsun ki. Ikinci sette öbür tarafa gittiler Döndüklerinde, üçüncü sette kiz fark etti delikanliyi. Yüzünde çok ama çok saskin bir ifade, biraz mutluluk, biraz da gurur vardi sanki.
Ankara’nin hele hele kolejde çok popüler bu delikanlisinin onun için ta oralara geldigini bilmenin gururu. Maç bitti. Kiz soyunma odasina, delikanli garaja gitti. Tek kelime konusmadan. Konusmaya gelmemisti ki. Kiz “keske orada olsaydin” demisti. O da olmustu iste. Hepsi o. Ona o kadar çok sey söylemek istiyordu ki aslinda. Bir gün üniversite kantininde gazete okurken, iç sayfalarda bir siire rastladi. Daha dogrusu bir siirden alinmis bir dörtlüge. Söylemek istedigi her sey bu dört satirda vardi sanki. Bembeyaz bir kata yazdi o dört satiri. Ögleden sonrayi zor etti, kolejin önüne gitmek için. Kizin karsidan geldigini gördü. Kosarak yanina gitti. “Bu sana” diye karti eline tutusturdu ve kayboldu ortadan. Kiz, Necip Fazil”in dört satirini okurken...
“Ne hasta beklerdi sabahi
Ve ne genç ölüyü mezar
Ne de seytan bir günahi
Seni bekledigim kadar!...”
Ertesi gün ögleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde kolejin önündeydi genç. kiz karsidan geliyordu. Bu defa yaninda arkadaslari yoktu. Yalnizdi. Yaklastiginda isaret etti delikanliya. Gözlerine inanamadi genç adam. Onu yanina mi çagiriyordu yoksa. Evet, çagiriyordu iste. Kalbinin duracagini sandi yaklasirken. “Sana bir seyler söylemek istiyorum” dedi kiz. O da heyecanliydi, belli. “Bak iyi dinle. Dünkü satirlar için çok tesekkürler. Herhalde hissettin, ben de senden hoslaniyorum. Ama senden evvel tanidigim birisi daha var. Ondanda hoslaniyorum ve henüz karar veremedim, hanginizden daha çok hoslandigima. Ve de su anda, onu terketmem için bir sebep yok.” “O zaman karar verdiginde ve de eger seçtigin ben olursam, hayatinda baska kimse olmazsa, ara beni” dedi, delikanli ikiletmeden. Ayrildi kizin yanindan bir daha voleybol maçina gitmeden, bir daha okul yolunda önüne çikmadan. Bir daha onu hiç görmeden. Yillarca sonra Levent’in söyleyecegi sarkida ki Sezen’in sözlerini o o zaman biliyordu sanki. Ask onurlu olmaliydi. Günlerce, haftalarca, aylarca bekledi. Tipki, kiza verdigi o dörtlükteki gibi bekledi. Hastanin sabahi, seytanin günahi bekledigi gibi bekledi. Heyecanli bekledi. Hirsla arzuyla bekledi. Umutla umutsuzlukla bekledi. Bazen öfkeyle bekledi. Bir gün bir siir antolojisinde siirin tamamini buldu. Iki dörtlüktü siir. Ilki kiza verdigi. Bir ikinci dörtlük daha vardi o kadar. O dörtlügü de bir kartin arkasina dikkatle yazdi. Cebine koydu. Bekleyis sürüyor, sürüyordu. Okullar kapandi, açildi. Aylar, aylar geçti. Bir gün delikanli kizi aniden karsisinda gördü. “Günlerdir seni ariyorum”dedi. “Günlerdir seni ariyorum. Iste sana haber. Artik hayatimda hiç kimse yok!” “Yaa” dedi delikanli. “Yaa” dedi sadece. Kalbi heyecandan ölesiye çarparken, aylardir ölesiye bekledigi an gelip çatmisken, agzindan sadece bu ses çikmisti. “Yaaaa!” Cebinde artik iyice eskimis karti uzatti kiza. “Sana bir siirin ilk dörtlügünü vermistim ya bir gün” dedi... “Bu da sonu onun” Sonra yürüdü gitti, arkasina bile bakmadan...
Kiz ikinci dörtlügü oracikta okurken...
“Geçti istemem gelmeni
Yoklugunda buldum seni.
Birak vehmimde gölgeni
Gelme artik neye yarar!”
Aradan yillar, çok ama çok uzun yillar geçti. Delikanli bugün hala düsünüyor. O uzun, çok uzun bekleyis mi öldürmüstü askini? Ya da beklerken, ölesiye beklerken hayalinde öylesine bir sevgili yaratmisti ki, artik yasayan hiç kimse bu hayali dolduramazdi. O sevgilinin kendisi bile. hayalindekini canli tutmak için mi, canlisini silmisti yani? Ya da. Ya da. Bir siirin romantizmine mi kapilmis, Bir delikanlilik jesti ugruna, mutlulugunun üzerinden öylece yürüyüp gitmis, acaba? Delikanli bu sorularin yanitini bugün hala bilmiyor.

Ekleyen/Kaynak: Mert Dinç



Bu bölüme Hikaye ekleyebilirsiniz. Hikaye eklemek için tıklayın

Yorumlar [ Yorum Yaz ]

Henüz yorum eklenmemiş
  En Çok Yorumlananlar

  Yeni Hikaye Ekle

  Yorum Yaz

  Tümünü Listele

| 101 Okey Oyunu | Türkçe Kürtçe Sözlük | Kürtçe Dil Testi |