|
|
Yazan .BAHA25.
Tarih: 20.09.2009 00:49:00
Sil
|
Savaşın Çocukları
bugün vurun beni bütün çocukların savaşı yaşayan gözyaşı akıtan ölümü tadan bomba ve uçak sesleriyle ağlama ve haykırmalarla uyanan ve doğan,yaşayan bütün savaş çocuklarının hepsinin hüznünü bana verin şimdi hepsinin gözyaşlarınıda
dağlara vurun beni yaşamak bunları ve direnci tadmak istiyorum
ben,bugün savaşın çocuklarının yüreklerini bilmek istiyorum nasıl nasıl dayanıyor yürekleri ne biçim direnç bu hala dimdikler bütün bunları anlamak ve direnmeyi onlardan öğrenmek istiyorum hayat yaşları belki yirmi,kırk,elli olan çocukların
şimdi yaşamın şu ihtiyar çocuklarının tüm hüzünlerini bana verin
Erol Yılmaz |
|
|
Yazan .baha25.
Tarih: 12.09.2009 01:25:48
Sil
|
Merhaba Nalan........ Merhaba nalân... bu sen misin Yoksa sen mi sandım Biri çimdiklesin beni Şöyle ışığa gel de göreyim Beni dümdüz eden O yalandan da yalan gözlerini
Merhaba nalân Amortiden mi çıktın güzelim Bak yine şapşal ettin bizi Oysa ne güzel unutmuştuk Ve ne güzel sona ermişti O gerzek pembe dizi
Hani, son bölümde sen yamuk yapıp Fabrikatör nubar bey'in Tarabya köşküne gitmiştin Hani, arkadaşım halit akçatepe'nin yanında Beni acayip refüze etmiştin Ve işte o an gözümde Eskicinin bile almadığı Bir eski eşya gibi, bitmiştin
Merhaba nâlan Pişmanlıklar denizinin biletsiz yolcusu Merhaba, artist olma hayallerinin İkinci sınıf karakter oyuncusu
Vay anasını sayın seyirciler Vay anasını be... vay anasını Bak, şimdi ağlarım ha Tez kapatsın biri Gözlerimin bozuk vanasını
Oysa, o zehir kusan fabrika yolunda Beraber ıslanmıştık biz, nice yağmurda Ve o gün, nubar bey'in çarpıp kaçtığı Bir hayvancağızdı inleyen Yol kenarı çamurunda
Ve hep kendine ayırdığın O bencil yüreğin Bir de o gariban köpeğe sızlamıştı Ve ben, ilk defa seni böyle bilmiştim Ve damarlarım ilk defa böyle cızlamıştı
Merhaba nâlan... merhaba Yoksul mahallemizin en havalı kızı Merhaba, yanlış ağlara takılmış Muhteşem deniz yıldızı
Ben sana bakınca, dolardım bulut gibi Dolardım da bir türlü yağamazdım Sen bana bakınca Bir ağlamak düğümlenir boğazımda Gurur yapar, ağlamazdım
Ne düşkündüm sana be Hani hayvanlar yavrusunu yalarmış Aynen öyle Ne tutkuydu bizimkisi be Hani ferhat dağları nasıl delermiş Aynen öyle Ve o nasıl gidişti be Hani bir tren gelir de üzerinden geçermiş Aynen öyle
Of nâlan of Sen benim neler çektiğimi bilsen Bunu bilmekten ölürdün Şu kadarını söyleyeyim: Hani taş olsan Yani taş olsan Ortadan ikiye bölünürdün
Gitme nâlan, dur Tekrar gitme ne olur Aldırış etme saçma sapan sözlerime Yoo... hayır, ağlamıyorum Galiba cıgaranın dumanı kaçtı gözlerime
Belki de sen haklıydın Bu mahallede ne bahtın açılır Ne de boyun uzardı Üstelik annen ölmüştü Ve sokağınız Acını kaldıramayacak kadar dardı
Terso gidiyordu herşey Milllet işi-gücü bırakmış Aklını bize takıyordu Altımızda çul yoktu Üstümüzde dam akıyordu Arap kızı camdan bakıyordu
Sen gittikten sonra ben Hiç sorma El attığım her işi, çok geçmedi batırdım Çünkü seni unutmanın tek yoluydu Bütün kazancımı şaraba yatırdım
Ama gelinliğin duruyor Baba yadigarı cumbalı evi de satmadım Yalanım varsa kalkmayayım şuradan: Ben seni bir tek gün Bir tek gün bile unutmadım
Merhaba nâlan Merhaba üzgün melek Merhaba kadersizim, talihsizim Merhaba titreyen elim, sancıyan belim Ağrıyan dizim, vazgeçilmezim
Ama necdet tosun öldü nâlan Artık yemekleri sen Salatayı da ben yapacağım Sami hazinses kadar olmasa da Bahçeyi sevdiğin çiçeklerle donatacağım
Kemal sunal da öldü nâlan İyi kalpli amcaları birer-birer uğurladık Ve dünya kirlendi Filmler bozuldu O masum sevdalar yaşanmıyor artık
Sen varsın, ben varım Bir de, acımasız bir dünya var dışarıda Esas film şimdi başlıyor Ve bütün koltuklar bomboş bu sinemada
Merhaba nâlan, merhaba Sen ortada sıçan, ben şaşkın körebe Ulan seviyorum seni be Ulan, nereden inceldiyse Oradan kopsun be YUSUF HAYALOĞLU RUHUN ŞAD OLSUN GÜZEL İNSAN |
|
|
Yazan .BAHA25.
Tarih: 05.08.2008 02:32:17
Sil
|
HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM
Seni anlatabilmek seni. İyi çocuklara, kahramanlara. Seni anlatabilmek seni, Namussuza, halden bilmeze, Kahpe yalana. Ard- arda kaç zemheri, Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu Dışarda gürül- gürül akan bir dünya... Bir ben uyumadım, Kaç leylim bahar, Hasretinden prangalar eskittim. Saçlarına kan gülleri takayım, Bir o yana Bir bu yana... Seni bağırabilsem seni, Dipsiz kuyulara. Akan yıldıza. Bir kibrit çöpüne varana. Okyanusun en ıssız dalgasına Düşmüş bir kibrit çöpüne. Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, Yitirmiş öpücükleri, Payı yok, apansız inen akşamdan, Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene, Seni anlatabilsem seni... Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözlerini... AHMET ARİF |
|
|
Yazan .BAHA25.
Tarih: 05.08.2008 02:16:11
Sil
|
PAYIMIZA BU HAYAT DÜŞTÜ
Kör, kara bir hayatla buluşturdular bizi
Çamurdan çocukluğumuzu özgürce oynayamadığımız
Korkuluklar koydular uykularımıza, anlayamadığımız
Koca teredütler yüklediler günlerimize
İçimizde seferberliklere çıkan tren sinerleri
Raydık sanki
Kızgınlıklar birikiyordu geçtiğimiz vadilerde
Bir öfke yankısı, bir yitik adres
Dönüşünü tüketmiş bakışlar taşıyorduk
Doluyduk, sessizdik, geçiyorduk sehel vakitlerinden
Kıyıya vurmuş alabalıklar değildi
Daha süt kokan yaşımızla cesedler gördük
Kırlarda kovulmuş kuşlar gibi üşürdük ortalıkta
Annelerimizin yaktıkları ağıtlara yaslanırdık çaresiz
Ondandır uzun yollara verdik bedenlerimizi
Steplerde ayak izlerimiz....
Biz
Her birimiz inkara verilmiş yetim bir tarihin çocuklarydık
Büyük kalkışlara çıkardı yüreğimiz:bilmez miydiniz
Payımıza bu hayatı siz düşürdünüz:düşmez miydiniz
   |
|
|
Yazan .BAHA25.
Tarih: 05.08.2008 01:23:19
Sil
|
Saklı sıcak bir tarih tılsımıdır resmin senin
Gözlerin daha ulaşılmamış bir aşk mektubu sanki
Kirletilmiş kıyılarını döven denizdir ellerin
Kadife gecelerini dokuduğumuz o köy damlarında
Ortak muradlarımıza yansıyan alevler gibi
Daha şiirimde sır, sabrımda sevdasın asi kız
Ayrılığım seni sevmektendir bilirsin
İçimi nakşeden bu sessiz çığlık
Düşlerime bir hançer gibi inmiş bu keder
Bu sensizlik bu cehennem, bu hasret
Sırf seni sevmemdendir asi kız
Bu kopan kızıl kıyamet
Ben zamane dervişlerinin söylencelerindeki destanım asi kız
Uçurum iklimlerinden geliyorum
Kıbleleri bilmez, sınırları dinlemez o firari aşkıyım
Büyük yalnızlıklar bilirim
Fermanlar, kuşatmalar, ranzalar
Prangalar mapuslar
Fırtınalar yürüdüm karanlıklar pusular geçtim
Ateşler biçtim acılar içtim
Bir vurulmuş tarih kokar ellerim
Bir yangın iklimi
Ele geçmez bir sözdür seni sevmek asi kız
Sansürleri hükümleri geçersiz kılan bir şiir, dilden dile
Bağrına yaslanmanın, gözlerine bakmanın özlemi
Yokluğun zehir bir gurbettir yani
Hani şarkılarin, şairlerin, anlatıp bitiremediği
Hani düşlerin mor gülüşü, o sessiz iç çekimleri
Sen kırlarda kardelen çiçeği, kentlerde şafak rengisin
Bir tarifsiz sevdadır seni sevmek asi kız...
|
|
|
Yazan .BAHA25.
Tarih: 04.08.2008 23:58:24
Sil
|
Otuzüç Kurşun
1.
Bu dağ Mengene dağıdır Tanyeri atanda Van'da Bu dağ Nemrut yavrusudur Tanyeri atanda Nemruda karşı Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur Bir yanın seccade Acem mülküdür Doruklarda buzulların salkımı Firari guvercinler su başlarında Ve karaca sürüsü, Keklik takımı...
Yiğitlik inkar gelinmez Tek'e - tek doğüşte yenilmediler Bin yıllardan bu yan, bura uşağı Gel haberi nerden verek Turna sürüsü değil bu Gökte yıldız burcu değil Otuzüç kurşunlu yürek Otuzuç kan pınarı Akmaz, Göl olmuş bu dağda...
2.
Yokuşun dibinden bir tavşan kalktı Sırtı alacakır Karnı sütbeyaz Garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı Yüreği ağzında öyle zavallı Tövbeye getirir insanı Tenhaydı, tenhaydı vakitler Kusursuz, çırılçıplak bir şafaktı
Baktı otuzüçten biri Karnında açlığın ağır boşluğu Saç, sakal bir karış Yakasında bit, Baktı kolları vurulu, Cehennem yurekli bir yiğit, Bir garip tavşana, Bir gerilere.
Düştü nazlı filintası aklına, Yastığı altında küsmüş, Düştü, Harran ovasından getirdiği tay Perçemi mavi boncuklu, Alnında akıtma Üç topuğu ak, Eşkini hovarda, kıvrak, Doru, seglavi kısrağı. Nasıl uçmuşlardı Hozat önünde!
Şimdi, böyle çaresiz ve bağlı, Böyle arkasında bir soğuk namlu Bulunmayaydı, Sığınabilirdi yuceltilere... Bu dağlar, kardeş dağlar, kadrini bilir, Evvel Allah bu eller utandırmaz adamı, Yanan cıgaranın külünü, Güneşlerde çatal kıvılcımlanan Engereğin dilini, İlk atımda uçuran Usta elleri...
Bu gözler, bir kere bile faka basmadı Çığ bekleyen boğazların kıyametini Karlı, yumuşacık hıyanetini Uçurumların, Önceden bilen gözleri... Çaresiz Vurulacaktı, Buyruk kesindi, Gayrı gözlerini kör sürüngenler Yüreğini leş kuşları yesindi...
3.
Vurulmuşum Dağların kuytuluk bir boğazında Vakitlerden bir sabah namazında Yatarım Kanlı, upuzun...
Vurulmuşum Düşüm, gecelerden kara Bir hayra yoranım çıkmaz Canım alırlar ecelsiz Sığdıramam kitaplara Şifre buyurmuş bir paşa Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız
Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz Rivayet sanılır belki Gül memeler değil Domdom kurşunu Paramparça ağzımdaki...
4.
Ölüm buyruğunu uyguladılar, Mavi dağ dumanını ve uyur-uyanık seher yelini Kanlara buladılar. Sonra oracıkta tüfek çattılar Koynumuzu usul-usul yoklayıp Aradılar. Didik-didik ettiler Kirmanşah dokuması al kuşağımı Tespihimi, tabakamı alıp gittiler Hepsi de armağandı Acemelinden...
Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız Karşıyaka köyleri, obalarıyla Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu, Komşuyuz yaka yakaya Birbirine karışır tavuklarımız Bilmezlikten değil, Fıkaralıktan Pasaporta ısınmamış içimiz Budur katlimize sebep suçumuz, Gayrı eşkiyaya çıkar adımız Kaçakçıya Soyguncuya Hayına...
Kirvem hallarımı aynı böyle yaz Rivayet sanılır belki Gül memeler değil Domdom kurşunu Paramparça ağzımdaki...
5.
Vurun ulan, Vurun, Ben kolay ölmem. Ocakta küllenmiş közüm, Karnımda sözüm var Haldan bilene. Babam gözlerini verdi Urfa önünde Üç de kardaşını Üç nazlı selvi, Ömrüne doymamış üç dağ parçası. Burçlardan, tepelerden, minarelerden Kirve, hısım, dağların çocukları Fransız Kuşatmasına karşı koyanda
Bıyıkları yeni terlemiş daha Benim küçük dayım Nazif Yakışıklı, Hafif, İyi süvari Vurun kardaş demiş Namus günüdür Ve şaha kaldırmış atını.
Kirvem hallarımı aynı böyle yaz Rivayet sanılır belki Gül memeler değil Domdom kurşunu Paramparça ağzımdaki... 
|
|
|
Yazan .BAHA25.
Tarih: 04.08.2008 23:56:33
Sil
|
Yiğit harmanları, yığınaklar, Kurulmuş çetin dağlarında vatanların. Dize getirilmiş haydutlar, Hayınlar, amana gelmiş, Yetim hakkı sorulmuş, Hesap görülmüş. Demdir bu...
Demdir, Derya dibinde yangınlar, Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs... Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde, Çelik kadavrası korugan'ların. Ölünmüş, canım,ölünmüş Murad alınmış...
Gelgelelim, Beter, bize kısmetmiş. Ölüm, böyle altı okka koymaz adama, Susmak ve beklemek, müthiş Genciz, namlu gibi, Ve çatal yürek, Barışa, bayrama hasret Uykulara, derin, kaygısız, rahat, Otuziki dişimizle gülmeğe, Doyasıya sevişmeğe,yemeğe... Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri, Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret Ve asıl biz biliriz kederi.
İçim, bir suskunsa tekin mi ola? O Malta bıçağı,kınsız,uyanık, Ve genç bir mısradır Filinta endam... Neden, neden alnındaki yıkkınlık, Bakışlarındaki öldüren buğu? Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri... Nasıl da almış aklımı, Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan, Dost, düşman söz eder kendi kavlince, Kınanmak, yiğit başına. Bu, ne ayıp, ne de yasak, Öylece bir gerçek, kendi halinde, Belki, yaşamama sebep...
Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu. Hani, kurşun sıksan geçmez geceden, Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık... Ve zehir - zıkkım cıgaram. Gene bir cehennem var yastığımda, Gel artık...
Ahmed Arif 
|
|
|
Yazan .BAHA25.
Tarih: 04.08.2008 23:54:50
Sil
|
Göç Yolları
Söyleyin dağlara rüzgara Yurdundan sürgün çocuklara Düşmesin kimse yılgınlığa Geçit vardır yarınlara Göç yolları Göründü bize Görünür elbet Göç yolları Bir gün gelir Döner tersine Dönülür elbet En büyük silah umut etmek Yadigar kalsın size Yolverin kanatlı atlara Sürgünden dönen çocuklara Ateşler yakın doruklarda Geçit vardır yarınlara Dağılsak da göç yollarında Yarın bizim bütün dünya
 |
|
|
Yazan .BAHA25.
Tarih: 04.08.2008 23:53:03
Sil
|
Asi Bir Küheylan
Aşiret çocuğuyam, adım küheylan, Kızılca kıyamet yaylasında doğmuşam. Koyaklarda kartal uçurmuşam, Kurt kovalamışam, Adam vurmuşam!
Onursuz yaşanmaz demişem, Rezil-rüsva etmemişem kendimi böceklere! Yavri-yavri! Bu yüzden dik bakarım adamın yüzüne, Bu yüzden böyle hoyrat kalmışam...
Seni sevmişem, Bir kekliğin sesini üzmekten sakınır gibi... Seni sevmişem, Gururlu dağ çiçeklerini Göğsüme takınır gibi... Ben sazımı kıl çadırların boynuna asıp da Öyle gelmişem buraya. Yavri-yavri! Ölürsem iradi ölürem Harlanmış bir kılıca Alnımla dokunur gibi!.
Asi bir küheylanam, Gözlerini benden ayırma. Kırılıp düşerem sonra, Kimse bakamaz yarama...
Bana ne getirmişsen cicom, Karda çürümüş sümbül soğanları mı? Yoksa, toz kaldıran taylarımı, Dar geçitlerde mi kanatmışsan?
O göçebe sevdamızın yamacına şimdi Kimler konmada, söyle? Yavri-yavri! Söyle kınalı kuzum nerede Onu hangi soysuzun sürüsüne katmışsan?
Asi bir küheylanam, Mahmuz vurma döşüme!. Delerem bu duvarları, Candarma kavuşmaz peşime!
Ben ki dipsiz uçurum boylarında, Param-parça olmuş, ölmemişem... Ben ki huysuz nehir yataklarında, Yaralarımı çamurla sıvamışam...
Nasıl sığaram düşündün mü, Şu altı adımlık tosbağa voltasına şimdi? Yavri-yavri! Dağları çıldırtan öykümü, Ben bu demirlere Dişlerimle yazmışam!
Asi bir küheylanam, El süremezler yeleme! Bırak yırtılayım, bırak Gem vurma benim dilime!..
Hüznün duvarlarında, Sıvası dökülmüş bir yer vardır Bilir misen yavri? Bilir misen, çiçekler Çentik-çentik solar, Bu gavur ölüsü akşamlarda?
Bırak, gözyaşlarımın oyduğu çukurlar, Öylece betonda kalsın. Dolansın peşime, bir metelik etmez Bu sırtlan adımları, dolansın! Yavri-yavri! Şapkam namusumdur, Koma buralarda, Koma, tespihim dağılmasın!..
Asi bir küheylanam, Kesmez beni bu acılar! Beni vursa da bu puştlar, Ancak sırtımdan vururlar!.. 
|
|
|
Yazan .BAHA25.
Tarih: 04.08.2008 23:46:22
Sil
|
Bir Gün Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akıp gideceğiz hayata. Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi seni vurur durur... Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.
Yilmaz Güney
|
|
|
Yazan .BAHA25.
Tarih: 04.08.2008 23:44:07
Sil
|
Acıya Kurşun İşlemez
Sabrın çalkalanıp taştığı sulardadır Çığlıklarla parçalanmış uykularda Buruşturulup atılmış aşklarda Ve çalınmış mutluluklardadır Ses ile yürek Büyük rüzgarların o yanık şarkısı Hala yükselir içimizden, dağılır Coşkunun doruklarında sürer yankısı
İlk kurban adanırken bir nehire Korkunun ilk nisanında başlamıştır Gözyaşının ilk damlasından kalma Yaslı baharlarla gelmiştir bugüne Kanla yazılan yasalarla Açlığın otağ kurduğu sabahlarla Ve sonuçsuz kalan ahlarla gelmiştir Acıya kurşun işlemez artık Ölüm bile bu acıyı cellat bilmiştir
Yok bundan böyle ter yarası Zincir tutsaklığı ve sabır Kırbaç yalvartması sessizliğin Can pazarı ve kahır yok Herşey yaşanan şu gün gibi gerçek Adımız halk olduğu günden beri Bir direnç olmuştur bizde sevinçler Şimdi acının her kuraklığında Onlar Yüreğimizin ovalarına çiselenirler
Boşuna değil bu ölürcesine sevmek Ve ölürken bile yürümek Boşuna değil Hep yatağı olduk tarihin ırmağının Yenilgilerle durulmanın Zaferlerle köpürüp kabarmanın Ama hiç bir zaman Anası olamadık geçmişi doğurmanın
Yıldızlar ve sular tanıktır Aç ve kavruk bir memeden Direnmeyi yudum yudum emen Bir çocuk gibi öğrendik Ve direndik Ordular kurduk türkü renklerinden Bütün ağıtları bir hücumda yendik Acıya kurşun işlemez artık Biz yaşamayı zulümsüz sevdik
|
|
|
Yazan .BAHA25.
Tarih: 04.08.2008 23:42:08
Sil
|
Ben Mezopotamya !... Asya'nın nazlı kızı. Bereketin, bolluğun ve sevdaların diyarı...Sevgi ve kin, Öfke ve hırs, Savaş ve barış bende anlamlandı. Bende vücut buldu ruh, Tarih benimle başladı... Özgürlük göbek adımdır, Dağlarımda ve ovalarımda, Zümrüt yeşilinde Ve güneşin sihirli renklerinde, Rüzgarın o karşı konulmaz, Muhteşem ritminde bir kısrak olur, Fırat'la yarışır, Dicle'de dinginleşirim.. Nemrut'ta kara kartalın kanatlarında Tanrılara meydan okurum... Eridu'da Gılgameş olur, Enkidu'yu ehlileştiririm, Hammurabi olur 282 ile düzen getiririm... Tanrıça İştar benimle aşık atamaz, Çünkü özgürlük ve sevdanın pınarı benim.. Çünkü ben Mezopotamya'yım Asya'nın nazlı ve biricik kızı...
Güneş Önce Ve en güzel bende doğar. Yayılır çekinmeden, Çırılçıplak dolanır gün boyu Ovalarımda, dağlarımda... Kah bir kelebeğin kanadında, Kah yeni doğan bir kuzunun yanıbaşında, Bazen tohuma duran bir çiçeğin tomurcuğunda Bazen de İzlo'nun doruklarında akşamı getirir... Vedalaşırken batımda, Mor gecede ayın en güzel yüzüne emanet eder beni, Ertesi günde buluşmanın sevgi ve coşkusuyla... Çünkü ben Mezopotamya'yım Güneşin ve ayın maşuku...
İnsanlarım mert ve sevecen, Çünkü benim suyumu içtiler, Ekmeklerinde, sevgiyle büyüttüğüm başaklarım Ayranlarında, sütümle beslediğim, Mis kokulu otlarımın tadı var... Çünkü onlar benim çocuklarım, Ruhları bende bedenlendi... Özgür, mağrur ve sevgi dolu....
Zamansız zamanlar, Dokunulmamış zaman aralıkları, Çağlar ötesi kültürler, Atlar ve atlılar, Diller ve dinler, Gelenek ve renklerle, Çocuklarımın içindeki evrenim ben. Tıpkı Güneşin etrafında dönen dünya gibi, Etrafımda sevgiyle, coşkuyla dönerler. Geçmiş ve geleceği, O an yaşatırım onlara, Geçmiş ve geleceğe saplanmadan...
Ateş ve su Benim şahitliğimde evlendi, Ateş sunakları, İlk ve en önce, Benim için yakıldı. Gündüzlerin gündüz, Gecelerin gece olduğu, Uçsuz bucaksız, Bir sığınak oldum çocuklarıma...
Kıl çadırlarda, Yaşama yön veren rituellerde, Hep baş köşede oldum Mırra Ateşin, suyun Ve çocuklarımın Hediyesi oldu bana. Çünkü Yiğitlik, Ahde vefa, Barış ve hoşgörü, Toprağıma ve insanıma verdiğim mayamdır... Çünkü, Ben Mezopotamya'yım, Asya'nın mağrur ve anaç kızı...
En iyi bağbozumları bende olur, En iyi şarabı, en tatlı şırayı ben veririm Belki de bundandır, Benim topraklarımda aşk, Sevmek ve sevilmek, Şarap tadında olur... Bundan değilmi ki Babil Kralı Nabukodonosor, Sevdası için Mardin'den Şamran'larla Şıra akıttı yüzlerce mil aşağılara, Bundan değilmi ki, İskender Zınnar'a Prenses Fahriyye ve Ravza cennet bahçelere, Şad Buhari Mardin'e yerleşir.. Timur, Kustus, Antonius ve daha nicesi, Bu sevdanın peşinde topraklarıma kan bulaştırdılar... İhanet ektiler topraklarıma Kelepçe vurdular çocuklarımın gözyaşlarına... Dağlarımda ağaç bırakmadılar, çıplak kaldım, Utanırım..ele güne karşı, Utanırım.. aya, güneşe karşı Çünkü ben Mezopotamya'yım, Asya'nın nazlı ve özgür kızı...
İbrahim bende doğdu, Sin Mabedinde aya ve yıldızlara yakarırken doğruyu buldu... Zarathustra, Mani ve Yezidiliğe ben ilham oldum, İlk Hıristiyanlara ben kucak açtım Lorna ve Anastisiupolis ile, İslam'ın yolunu ben açtım Dermetinan'da Hacı Kemal, Kosar'da Hoca İhsan, Selman-i Pak ve niceleri İslam dediler Moşe Bar Kifo, Hanna Dolabani Hammara'da, Deyru'z Zafaran'da, Mor Mihail'de Mesih demediler mi? Ekmeğim, suyum ve güneşim hepsine yetmedi mi? Yetmedi mi? Zeytinim incirim ve narım...
Utanırım anamdan, kardeşlerimden, çocuklarımdan Utanırım güneşten, aydan ve rüzgardan... Utanırım, aç yatan bebelerden, dedelerden, Utanırım, el kapısında iş dilenen civanlardan, İçtiği suya pislik bulaşmış analardan, babalardan utanırım.. Çünkü ben Mezopotamya'yım Asya'nın nazlı ve mağrur kızı...
|
|