.BAHA25.
[Üye Ara] [Son 24 Saat] [Üye Ol]
.BAHA25. Üye Profili  
Doğum Yeri:
Bulunduğu İl:
Yaş: 33
İşi:
M.Hali:Evli
2.profil
resmi yok
Bilgileri Değiştir

Mesaj Yaz

Kayan Mesaj Yaz

Şikayet Et

Buğulu camlardan akan bir mülteci bakışındayım şimdi Saçlarını dağ rüzgarları taramış aykırı bir duruş Bir koyu yalnızlık büyüyor ayak seslerimde Dövülen ömrüm Dayanmanın tılsımı Hüznüm Kinim... İbresi kırılmış zamanlar içindeyim Adressizlikler ve yersizlikler yeridir yerim Yüzünde ayrılıklara yaslandığım o şiir yani Yani sen Yani Çewlik Red ettiğim kirli kimliksizliğim Annem beni zazaca şarkılarla büyüttü biliyor musun Yakılan yaylaların duvar diplerinde kaldı esmer çocukluğum Ne karıncalarla paylaştığım sofralarım kaldı artık Ne de size gösterebileceğim kapılarım benim Bir anım bile .... Sanki periler masalı ah... Bu mavi duruş, bu yorgun tarih, bu enkaz bahçeleri Bu mevziler, bu hançerlenmiş ziyeret tepeleri Utanmaz medeniyetin marifetleri Daha cesedler üstünde kardeşlik söylenceleri Ben sözün bittiği bir iklimdeyim şimdi Kara listelere almışlar gülüşümü Aşklarım, sevmelerim yasak Çılgın bir ülkesizliğe dayatmışlar ömrümü Ve sokaklarımda cinayet bekçileri Babam bacım zinzirlere vurulmuş Beyhude inkarlara kalmışım Ondandır gözlerimde uçurumlar büyüyor Yüreğim....sorma gitsin Ulaşmalarıma pusular kurulmuş Selamlaşmalarıma kıran,ayrılıklarıma mayın Eski bir kanayan hançerdir bağrımda daha Ondandır bu toplu mezarlar, bu faili meçhul bilmeceleri Bu asi duruş, bu yorgun tarih, bu enkaz bahçeleri Daha kitapların yazmadığı bir uçurum iklimdeyim şimdi Çaresizlikten değildir çektiğim bu ah Değildir güçsüzlüğüm bu uzaklar Kanlı yanılmalarım, dost sandıklarım Sırtından vurulmuşum da ertelenmiş zamanlarım benim Gelmemiş baharım Kendini doğuran bir sevdayım şimdi Asırların asırların hasretiyle geleceğim anlıyor musun Bu asi duruş, bu yorgun tarih, bu enkaz bahçeleri Biliyor musun....

Üyelik Tarihi: 04.07.2007 (17 yıl 11 ay 21 gün)
Yazan
.BAHA25.
Tarih:
20.09.2009 00:49:00
Sil
 
Savaşın Çocukları

bugün vurun beni
bütün çocukların
savaşı yaşayan
gözyaşı akıtan
ölümü tadan
bomba ve uçak sesleriyle
ağlama ve haykırmalarla uyanan
ve doğan,yaşayan
bütün savaş çocuklarının
hepsinin hüznünü bana verin şimdi
hepsinin gözyaşlarınıda

dağlara vurun beni
yaşamak bunları ve direnci tadmak istiyorum

ben,bugün
savaşın çocuklarının
yüreklerini bilmek istiyorum
nasıl
nasıl dayanıyor yürekleri
ne biçim direnç bu
hala dimdikler
bütün bunları anlamak
ve direnmeyi onlardan öğrenmek istiyorum
hayat yaşları belki yirmi,kırk,elli olan çocukların

şimdi
yaşamın şu ihtiyar çocuklarının
tüm hüzünlerini bana verin


Erol Yılmaz
Yazan
.baha25.
Tarih:
12.09.2009 01:25:48
Sil
 
Merhaba Nalan........ Merhaba nalân... bu sen misin
Yoksa sen mi sandım
Biri çimdiklesin beni
Şöyle ışığa gel de göreyim
Beni dümdüz eden
O yalandan da yalan gözlerini

Merhaba nalân
Amortiden mi çıktın güzelim
Bak yine şapşal ettin bizi
Oysa ne güzel unutmuştuk
Ve ne güzel sona ermişti
O gerzek pembe dizi

Hani, son bölümde sen yamuk yapıp
Fabrikatör nubar bey'in
Tarabya köşküne gitmiştin
Hani, arkadaşım halit akçatepe'nin yanında
Beni acayip refüze etmiştin
Ve işte o an gözümde
Eskicinin bile almadığı
Bir eski eşya gibi, bitmiştin

Merhaba nâlan
Pişmanlıklar denizinin biletsiz yolcusu
Merhaba, artist olma hayallerinin
İkinci sınıf karakter oyuncusu

Vay anasını sayın seyirciler
Vay anasını be... vay anasını
Bak, şimdi ağlarım ha
Tez kapatsın biri
Gözlerimin bozuk vanasını

Oysa, o zehir kusan fabrika yolunda
Beraber ıslanmıştık biz, nice yağmurda
Ve o gün, nubar bey'in çarpıp kaçtığı
Bir hayvancağızdı inleyen
Yol kenarı çamurunda

Ve hep kendine ayırdığın
O bencil yüreğin
Bir de o gariban köpeğe sızlamıştı
Ve ben, ilk defa seni böyle bilmiştim
Ve damarlarım ilk defa böyle cızlamıştı

Merhaba nâlan... merhaba
Yoksul mahallemizin en havalı kızı
Merhaba, yanlış ağlara takılmış
Muhteşem deniz yıldızı

Ben sana bakınca, dolardım bulut gibi
Dolardım da bir türlü yağamazdım
Sen bana bakınca
Bir ağlamak düğümlenir boğazımda
Gurur yapar, ağlamazdım

Ne düşkündüm sana be
Hani hayvanlar yavrusunu yalarmış
Aynen öyle
Ne tutkuydu bizimkisi be
Hani ferhat dağları nasıl delermiş
Aynen öyle
Ve o nasıl gidişti be
Hani bir tren gelir de üzerinden geçermiş
Aynen öyle

Of nâlan of
Sen benim neler çektiğimi bilsen
Bunu bilmekten ölürdün
Şu kadarını söyleyeyim:
Hani taş olsan
Yani taş olsan
Ortadan ikiye bölünürdün

Gitme nâlan, dur
Tekrar gitme ne olur
Aldırış etme saçma sapan sözlerime
Yoo... hayır, ağlamıyorum
Galiba cıgaranın dumanı kaçtı gözlerime

Belki de sen haklıydın
Bu mahallede ne bahtın açılır
Ne de boyun uzardı
Üstelik annen ölmüştü
Ve sokağınız
Acını kaldıramayacak kadar dardı

Terso gidiyordu herşey
Milllet işi-gücü bırakmış
Aklını bize takıyordu
Altımızda çul yoktu
Üstümüzde dam akıyordu
Arap kızı camdan bakıyordu

Sen gittikten sonra ben
Hiç sorma
El attığım her işi, çok geçmedi batırdım
Çünkü seni unutmanın tek yoluydu
Bütün kazancımı şaraba yatırdım

Ama gelinliğin duruyor
Baba yadigarı cumbalı evi de satmadım
Yalanım varsa kalkmayayım şuradan:
Ben seni bir tek gün
Bir tek gün bile unutmadım

Merhaba nâlan
Merhaba üzgün melek
Merhaba kadersizim, talihsizim
Merhaba titreyen elim, sancıyan belim
Ağrıyan dizim, vazgeçilmezim

Ama necdet tosun öldü nâlan
Artık yemekleri sen
Salatayı da ben yapacağım
Sami hazinses kadar olmasa da
Bahçeyi sevdiğin çiçeklerle donatacağım

Kemal sunal da öldü nâlan
İyi kalpli amcaları birer-birer uğurladık
Ve dünya kirlendi
Filmler bozuldu
O masum sevdalar yaşanmıyor artık

Sen varsın, ben varım
Bir de, acımasız bir dünya var dışarıda
Esas film şimdi başlıyor
Ve bütün koltuklar bomboş bu sinemada

Merhaba nâlan, merhaba
Sen ortada sıçan, ben şaşkın körebe
Ulan seviyorum seni be
Ulan, nereden inceldiyse
Oradan kopsun be
YUSUF HAYALOĞLU
RUHUN ŞAD OLSUN GÜZEL İNSAN
Yazan
.BAHA25.
Tarih:
05.08.2008 02:32:17
Sil
 
HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM


Seni anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard- arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu
Dışarda gürül- gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana...
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara.
Akan yıldıza.
Bir kibrit çöpüne varana.
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...



AHMET ARİF
Yazan
.BAHA25.
Tarih:
05.08.2008 02:16:11
Sil
 
PAYIMIZA BU HAYAT DÜŞTÜ



Kör, kara bir hayatla buluşturdular bizi

Çamurdan çocukluğumuzu özgürce oynayamadığımız

Korkuluklar koydular uykularımıza, anlayamadığımız

Koca teredütler yüklediler günlerimize

İçimizde seferberliklere çıkan tren sinerleri

Raydık sanki

Kızgınlıklar birikiyordu geçtiğimiz vadilerde

Bir öfke yankısı, bir yitik adres

Dönüşünü tüketmiş bakışlar taşıyorduk

Doluyduk, sessizdik, geçiyorduk sehel vakitlerinden

Kıyıya vurmuş alabalıklar değildi

Daha süt kokan yaşımızla cesedler gördük

Kırlarda kovulmuş kuşlar gibi üşürdük ortalıkta

Annelerimizin yaktıkları ağıtlara yaslanırdık çaresiz

Ondandır uzun yollara verdik bedenlerimizi

Steplerde ayak izlerimiz....

Biz

Her birimiz inkara verilmiş yetim bir tarihin çocuklarydık

Büyük kalkışlara çıkardı yüreğimiz:bilmez miydiniz

Payımıza bu hayatı siz düşürdünüz:düşmez miydiniz

Yazan
.BAHA25.
Tarih:
05.08.2008 01:23:19
Sil
 
Saklı sıcak bir tarih tılsımıdır resmin senin

Gözlerin daha ulaşılmamış bir aşk mektubu sanki

Kirletilmiş kıyılarını döven denizdir ellerin

Kadife gecelerini dokuduğumuz o köy damlarında

Ortak muradlarımıza yansıyan alevler gibi

Daha şiirimde sır, sabrımda sevdasın asi kız

Ayrılığım seni sevmektendir bilirsin

İçimi nakşeden bu sessiz çığlık

Düşlerime bir hançer gibi inmiş bu keder

Bu sensizlik bu cehennem, bu hasret

Sırf seni sevmemdendir asi kız

Bu kopan kızıl kıyamet



Ben zamane dervişlerinin söylencelerindeki destanım asi kız

Uçurum iklimlerinden geliyorum

Kıbleleri bilmez, sınırları dinlemez o firari aşkıyım

Büyük yalnızlıklar bilirim

Fermanlar, kuşatmalar, ranzalar

Prangalar mapuslar

Fırtınalar yürüdüm karanlıklar pusular geçtim

Ateşler biçtim acılar içtim

Bir vurulmuş tarih kokar ellerim

Bir yangın iklimi





Ele geçmez bir sözdür seni sevmek asi kız

Sansürleri hükümleri geçersiz kılan bir şiir, dilden dile

Bağrına yaslanmanın, gözlerine bakmanın özlemi

Yokluğun zehir bir gurbettir yani

Hani şarkılarin, şairlerin, anlatıp bitiremediği

Hani düşlerin mor gülüşü, o sessiz iç çekimleri

Sen kırlarda kardelen çiçeği, kentlerde şafak rengisin



Bir tarifsiz sevdadır seni sevmek asi kız...

Yazan
.BAHA25.
Tarih:
04.08.2008 23:58:24
Sil
 

Otuzüç Kurşun

1.

Bu dağ Mengene dağıdır
Tanyeri atanda Van'da
Bu dağ Nemrut yavrusudur
Tanyeri atanda Nemruda karşı
Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur
Bir yanın seccade Acem mülküdür
Doruklarda buzulların salkımı
Firari guvercinler su başlarında
Ve karaca sürüsü,
Keklik takımı...

Yiğitlik inkar gelinmez
Tek'e - tek doğüşte yenilmediler
Bin yıllardan bu yan, bura uşağı
Gel haberi nerden verek
Turna sürüsü değil bu
Gökte yıldız burcu değil
Otuzüç kurşunlu yürek
Otuzuç kan pınarı
Akmaz,
Göl olmuş bu dağda...

2.

Yokuşun dibinden bir tavşan kalktı
Sırtı alacakır
Karnı sütbeyaz
Garip, ikicanlı, bir dağ tavşanı
Yüreği ağzında öyle zavallı
Tövbeye getirir insanı
Tenhaydı, tenhaydı vakitler
Kusursuz, çırılçıplak bir şafaktı

Baktı otuzüçten biri
Karnında açlığın ağır boşluğu
Saç, sakal bir karış
Yakasında bit,
Baktı kolları vurulu,
Cehennem yurekli bir yiğit,
Bir garip tavşana,
Bir gerilere.

Düştü nazlı filintası aklına,
Yastığı altında küsmüş,
Düştü, Harran ovasından getirdiği tay
Perçemi mavi boncuklu,
Alnında akıtma
Üç topuğu ak,
Eşkini hovarda, kıvrak,
Doru, seglavi kısrağı.
Nasıl uçmuşlardı Hozat önünde!

Şimdi, böyle çaresiz ve bağlı,
Böyle arkasında bir soğuk namlu
Bulunmayaydı,
Sığınabilirdi yuceltilere...
Bu dağlar, kardeş dağlar, kadrini bilir,
Evvel Allah bu eller utandırmaz adamı,
Yanan cıgaranın külünü,
Güneşlerde çatal kıvılcımlanan
Engereğin dilini,
İlk atımda uçuran
Usta elleri...

Bu gözler, bir kere bile faka basmadı
Çığ bekleyen boğazların kıyametini
Karlı, yumuşacık hıyanetini
Uçurumların,
Önceden bilen gözleri...
Çaresiz
Vurulacaktı,
Buyruk kesindi,
Gayrı gözlerini kör sürüngenler
Yüreğini leş kuşları yesindi...

3.

Vurulmuşum
Dağların kuytuluk bir boğazında
Vakitlerden bir sabah namazında
Yatarım
Kanlı, upuzun...

Vurulmuşum
Düşüm, gecelerden kara
Bir hayra yoranım çıkmaz
Canım alırlar ecelsiz
Sığdıramam kitaplara
Şifre buyurmuş bir paşa
Vurulmuşum hiç sorgusuz, yargısız

Kirvem, hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...


4.

Ölüm buyruğunu uyguladılar,
Mavi dağ dumanını
ve uyur-uyanık seher yelini
Kanlara buladılar.
Sonra oracıkta tüfek çattılar
Koynumuzu usul-usul yoklayıp
Aradılar.
Didik-didik ettiler
Kirmanşah dokuması al kuşağımı
Tespihimi, tabakamı alıp gittiler
Hepsi de armağandı Acemelinden...

Kirveyiz, kardeşiz, kanla bağlıyız
Karşıyaka köyleri, obalarıyla
Kız alıp vermişiz yüzyıllar boyu,
Komşuyuz yaka yakaya
Birbirine karışır tavuklarımız
Bilmezlikten değil,
Fıkaralıktan
Pasaporta ısınmamış içimiz
Budur katlimize sebep suçumuz,
Gayrı eşkiyaya çıkar adımız
Kaçakçıya
Soyguncuya
Hayına...

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...


5.

Vurun ulan,
Vurun,
Ben kolay ölmem.
Ocakta küllenmiş közüm,
Karnımda sözüm var
Haldan bilene.
Babam gözlerini verdi Urfa önünde
Üç de kardaşını
Üç nazlı selvi,
Ömrüne doymamış üç dağ parçası.
Burçlardan, tepelerden, minarelerden
Kirve, hısım, dağların çocukları
Fransız Kuşatmasına karşı koyanda

Bıyıkları yeni terlemiş daha
Benim küçük dayım Nazif
Yakışıklı,
Hafif,
İyi süvari
Vurun kardaş demiş
Namus günüdür
Ve şaha kaldırmış atını.

Kirvem hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki...


Yazan
.BAHA25.
Tarih:
04.08.2008 23:56:33
Sil
 

Yiğit harmanları, yığınaklar,
Kurulmuş çetin dağlarında vatanların.
Dize getirilmiş haydutlar,
Hayınlar, amana gelmiş,
Yetim hakkı sorulmuş,
Hesap görülmüş.
Demdir bu...

Demdir,
Derya dibinde yangınlar,
Kan kesmiş ovalar üstünde Mayıs...
Uçmuş, bir kuştüyü hafifliğinde,
Çelik kadavrası korugan'ların.
Ölünmüş, canım,ölünmüş
Murad alınmış...

Gelgelelim,
Beter, bize kısmetmiş.
Ölüm, böyle altı okka koymaz adama,
Susmak ve beklemek, müthiş
Genciz, namlu gibi,
Ve çatal yürek,
Barışa, bayrama hasret
Uykulara, derin, kaygısız, rahat,
Otuziki dişimizle gülmeğe,
Doyasıya sevişmeğe,yemeğe...
Kaç yol, ağlamaklı olmuşum geceleri,
Asıl, bizim aramızda güzeldir hasret
Ve asıl biz biliriz kederi.

İçim, bir suskunsa tekin mi ola?
O Malta bıçağı,kınsız,uyanık,
Ve genç bir mısradır
Filinta endam...
Neden, neden alnındaki yıkkınlık,
Bakışlarındaki öldüren buğu?
Kaç yol ağlamaklı oluyorum geceleri...
Nasıl da almış aklımı,
Sürmüş, filiz vermiş içimde sevdan,
Dost, düşman söz eder kendi kavlince,
Kınanmak, yiğit başına.
Bu, ne ayıp, ne de yasak,
Öylece bir gerçek, kendi halinde,
Belki, yaşamama sebep...

Evet, ağlamaklı oluyorum, demdir bu.
Hani, kurşun sıksan geçmez geceden,
Anlatamam, nasıl ıssız, nasıl karanlık...
Ve zehir - zıkkım cıgaram.
Gene bir cehennem var yastığımda,
Gel artık...

Ahmed Arif


Yazan
.BAHA25.
Tarih:
04.08.2008 23:54:50
Sil
 

Göç Yolları

Söyleyin dağlara rüzgara
Yurdundan sürgün çocuklara
Düşmesin kimse yılgınlığa
Geçit vardır yarınlara
Göç yolları
Göründü bize
Görünür elbet
Göç yolları
Bir gün gelir
Döner tersine
Dönülür elbet
En büyük silah umut etmek
Yadigar kalsın size
Yolverin kanatlı atlara
Sürgünden dönen çocuklara
Ateşler yakın doruklarda
Geçit vardır yarınlara
Dağılsak da göç yollarında
Yarın bizim bütün dünya


Yazan
.BAHA25.
Tarih:
04.08.2008 23:53:03
Sil
 

Asi Bir Küheylan

Aşiret çocuğuyam, adım küheylan,
Kızılca kıyamet yaylasında doğmuşam.
Koyaklarda kartal uçurmuşam,
Kurt kovalamışam,
Adam vurmuşam!

Onursuz yaşanmaz demişem,
Rezil-rüsva etmemişem kendimi böceklere!
Yavri-yavri!
Bu yüzden dik bakarım adamın yüzüne,
Bu yüzden böyle hoyrat kalmışam...

Seni sevmişem,
Bir kekliğin sesini üzmekten sakınır gibi...
Seni sevmişem,
Gururlu dağ çiçeklerini
Göğsüme takınır gibi...
Ben sazımı kıl çadırların boynuna asıp da
Öyle gelmişem buraya.
Yavri-yavri!
Ölürsem iradi ölürem
Harlanmış bir kılıca
Alnımla dokunur gibi!.

Asi bir küheylanam,
Gözlerini benden ayırma.
Kırılıp düşerem sonra,
Kimse bakamaz yarama...

Bana ne getirmişsen cicom,
Karda çürümüş sümbül soğanları mı?
Yoksa, toz kaldıran taylarımı,
Dar geçitlerde mi kanatmışsan?

O göçebe sevdamızın yamacına şimdi
Kimler konmada, söyle?
Yavri-yavri!
Söyle kınalı kuzum nerede
Onu hangi soysuzun sürüsüne katmışsan?

Asi bir küheylanam,
Mahmuz vurma döşüme!.
Delerem bu duvarları,
Candarma kavuşmaz peşime!

Ben ki dipsiz uçurum boylarında,
Param-parça olmuş, ölmemişem...
Ben ki huysuz nehir yataklarında,
Yaralarımı çamurla sıvamışam...

Nasıl sığaram düşündün mü,
Şu altı adımlık tosbağa voltasına şimdi?
Yavri-yavri!
Dağları çıldırtan öykümü,
Ben bu demirlere
Dişlerimle yazmışam!

Asi bir küheylanam,
El süremezler yeleme!
Bırak yırtılayım, bırak
Gem vurma benim dilime!..

Hüznün duvarlarında,
Sıvası dökülmüş bir yer vardır
Bilir misen yavri?
Bilir misen, çiçekler
Çentik-çentik solar,
Bu gavur ölüsü akşamlarda?

Bırak, gözyaşlarımın oyduğu çukurlar,
Öylece betonda kalsın.
Dolansın peşime, bir metelik etmez
Bu sırtlan adımları, dolansın!
Yavri-yavri!
Şapkam namusumdur,
Koma buralarda,
Koma, tespihim dağılmasın!..

Asi bir küheylanam,
Kesmez beni bu acılar!
Beni vursa da bu puştlar,
Ancak sırtımdan vururlar!..


Yazan
.BAHA25.
Tarih:
04.08.2008 23:46:22
Sil
 

Bir Gün
Hangi zorluğu
yenmemiş insanoğlu.
Hele taşıyorsa içinde
bu insanca sevgiyi.
Güzel günler
zorlu duraklardan
geçer sevdiğim.
Damla damla
birikiyor insan.
Damla damla sevgili...
Bir gün
akıp gideceğiz hayata.
Duvarlar yıkılacak,
açılacak bütün kapılar
bilesin.
Benim yüreğim
sensin şimdi
seni vurur durur...
Ve yine damla damla
çoğalıyorsun içimde.

Yilmaz Güney


Yazan
.BAHA25.
Tarih:
04.08.2008 23:44:07
Sil
 


Acıya Kurşun İşlemez

Sabrın çalkalanıp taştığı sulardadır
Çığlıklarla parçalanmış uykularda
Buruşturulup atılmış aşklarda
Ve çalınmış mutluluklardadır
Ses ile yürek
Büyük rüzgarların o yanık şarkısı
Hala yükselir içimizden, dağılır
Coşkunun doruklarında sürer yankısı

İlk kurban adanırken bir nehire
Korkunun ilk nisanında başlamıştır
Gözyaşının ilk damlasından kalma
Yaslı baharlarla gelmiştir bugüne
Kanla yazılan yasalarla
Açlığın otağ kurduğu sabahlarla
Ve sonuçsuz kalan ahlarla gelmiştir
Acıya kurşun işlemez artık
Ölüm bile bu acıyı cellat bilmiştir

Yok bundan böyle ter yarası
Zincir tutsaklığı ve sabır
Kırbaç yalvartması sessizliğin
Can pazarı ve kahır yok
Herşey yaşanan şu gün gibi gerçek
Adımız halk olduğu günden beri
Bir direnç olmuştur bizde sevinçler
Şimdi acının her kuraklığında
Onlar
Yüreğimizin ovalarına çiselenirler

Boşuna değil bu ölürcesine sevmek
Ve ölürken bile yürümek
Boşuna değil
Hep yatağı olduk tarihin ırmağının
Yenilgilerle durulmanın
Zaferlerle köpürüp kabarmanın
Ama hiç bir zaman
Anası olamadık geçmişi doğurmanın

Yıldızlar ve sular tanıktır
Aç ve kavruk bir memeden
Direnmeyi yudum yudum emen
Bir çocuk gibi öğrendik
Ve direndik
Ordular kurduk türkü renklerinden
Bütün ağıtları bir hücumda yendik
Acıya kurşun işlemez artık
Biz yaşamayı zulümsüz sevdik


Yazan
.BAHA25.
Tarih:
04.08.2008 23:42:08
Sil
 

Ben Mezopotamya !...
Asya'nın nazlı kızı.
Bereketin, bolluğun ve sevdaların diyarı...Sevgi ve kin,
Öfke ve hırs,
Savaş ve barış bende anlamlandı.
Bende vücut buldu ruh,
Tarih benimle başladı...
Özgürlük göbek adımdır,
Dağlarımda ve ovalarımda,
Zümrüt yeşilinde
Ve güneşin sihirli renklerinde,
Rüzgarın o karşı konulmaz,
Muhteşem ritminde bir kısrak olur,
Fırat'la yarışır,
Dicle'de dinginleşirim..
Nemrut'ta kara kartalın kanatlarında
Tanrılara meydan okurum...
Eridu'da Gılgameş olur, Enkidu'yu ehlileştiririm,
Hammurabi olur 282 ile düzen getiririm...
Tanrıça İştar benimle aşık atamaz,
Çünkü özgürlük ve sevdanın pınarı benim..
Çünkü ben Mezopotamya'yım
Asya'nın nazlı ve biricik kızı...

Güneş
Önce
Ve en güzel bende doğar.
Yayılır çekinmeden,
Çırılçıplak dolanır gün boyu
Ovalarımda, dağlarımda...
Kah bir kelebeğin kanadında,
Kah yeni doğan bir kuzunun yanıbaşında,
Bazen tohuma duran bir çiçeğin tomurcuğunda
Bazen de İzlo'nun doruklarında akşamı getirir...
Vedalaşırken batımda,
Mor gecede ayın en güzel yüzüne emanet eder beni,
Ertesi günde buluşmanın sevgi ve coşkusuyla...
Çünkü ben Mezopotamya'yım
Güneşin ve ayın maşuku...

İnsanlarım mert ve sevecen,
Çünkü benim suyumu içtiler,
Ekmeklerinde, sevgiyle büyüttüğüm başaklarım
Ayranlarında, sütümle beslediğim,
Mis kokulu otlarımın tadı var...
Çünkü onlar benim çocuklarım,
Ruhları bende bedenlendi...
Özgür, mağrur ve sevgi dolu....

Zamansız zamanlar,
Dokunulmamış zaman aralıkları,
Çağlar ötesi kültürler,
Atlar ve atlılar,
Diller ve dinler,
Gelenek ve renklerle,
Çocuklarımın içindeki evrenim ben.
Tıpkı
Güneşin etrafında dönen dünya gibi,
Etrafımda sevgiyle, coşkuyla dönerler.
Geçmiş ve geleceği,
O an yaşatırım onlara,
Geçmiş ve geleceğe saplanmadan...

Ateş ve su
Benim şahitliğimde evlendi,
Ateş sunakları,
İlk ve en önce,
Benim için yakıldı.
Gündüzlerin gündüz,
Gecelerin gece olduğu,
Uçsuz bucaksız,
Bir sığınak oldum çocuklarıma...

Kıl çadırlarda,
Yaşama yön veren rituellerde,
Hep baş köşede oldum
Mırra
Ateşin, suyun
Ve çocuklarımın
Hediyesi oldu bana.
Çünkü
Yiğitlik,
Ahde vefa,
Barış ve hoşgörü,
Toprağıma ve insanıma verdiğim mayamdır...
Çünkü, Ben Mezopotamya'yım,
Asya'nın mağrur ve anaç kızı...

En iyi bağbozumları bende olur,
En iyi şarabı, en tatlı şırayı ben veririm
Belki de bundandır,
Benim topraklarımda aşk,
Sevmek ve sevilmek,
Şarap tadında olur...
Bundan değilmi ki
Babil Kralı Nabukodonosor,
Sevdası için Mardin'den Şamran'larla
Şıra akıttı yüzlerce mil aşağılara,
Bundan değilmi ki,
İskender Zınnar'a
Prenses Fahriyye ve Ravza cennet bahçelere,
Şad Buhari Mardin'e yerleşir..
Timur, Kustus, Antonius ve daha nicesi,
Bu sevdanın peşinde topraklarıma kan bulaştırdılar...
İhanet ektiler topraklarıma
Kelepçe vurdular çocuklarımın gözyaşlarına...
Dağlarımda ağaç bırakmadılar, çıplak kaldım,
Utanırım..ele güne karşı,
Utanırım.. aya, güneşe karşı
Çünkü ben Mezopotamya'yım,
Asya'nın nazlı ve özgür kızı...

İbrahim bende doğdu,
Sin Mabedinde aya ve yıldızlara yakarırken doğruyu buldu...
Zarathustra, Mani ve Yezidiliğe ben ilham oldum,
İlk Hıristiyanlara ben kucak açtım
Lorna ve Anastisiupolis ile, İslam'ın yolunu ben açtım
Dermetinan'da Hacı Kemal,
Kosar'da Hoca İhsan, Selman-i Pak ve niceleri İslam dediler
Moşe Bar Kifo, Hanna Dolabani
Hammara'da, Deyru'z Zafaran'da, Mor Mihail'de Mesih demediler mi?
Ekmeğim, suyum ve güneşim hepsine yetmedi mi?
Yetmedi mi? Zeytinim incirim ve narım...

Utanırım anamdan, kardeşlerimden, çocuklarımdan
Utanırım güneşten, aydan ve rüzgardan...
Utanırım, aç yatan bebelerden, dedelerden,
Utanırım, el kapısında iş dilenen civanlardan,
İçtiği suya pislik bulaşmış analardan, babalardan utanırım..
Çünkü ben Mezopotamya'yım
Asya'nın nazlı ve mağrur kızı...


| Bu üyeye mesaj yaz | Bu üyenin yazdığı mesajlar | Üye olmak istiyorum | Son 24 saat |

Not: Sitemizde ahlak dışı, yasa dışı ve siyasi içerikli nick ve resimler kullanmak yasaktır. Bu sayfada bu tür bir içerik bulunuyorsa lütfen bu formu kullanarak bize bildiriniz.



Hızlı Erişim:
counter
101 İndir Okey İndir Okey 101