| |
|
Yazan AşK ŞaRaP
Tarih: 23.08.2025 10:16:59
Sil
|
Yanık Yol
Seyr ü sefil oldum, bilinmez yollarda sürüklenirken, Yol iz bilmez ayağım, yönüm görünmez. Gönlüm çöl ortasında susuz kalmışken, Sözüme isyan yüklenir, gönlüm direnir.
Gömleğim ardan, ipsiz ve dikişsiz, Ne iğne işler, ne iplik tutar. Düşerim rüzgâra, savrulurum sessiz, Ama özümde sevda, sarsılmaz, yanar.
Aşk, aklıma sığmaz, zincir tanımaz, Bir çığlık nefesiyle içimde çağlar. Bazen göğe yükseltir, bazen yere çalar, Sözüme sır yükler, gönlümde çoğalır.
Ey aşkın ateşi, patlayan benim, Bedenim köz gibi, gönlüm derya. Her yanışta küllerimden doğan yine ben, Sevda yolunda sürgün, yoldaş, yara.
Sevda, ana kucağı gibi saklar beni, Şefkatle sarar, incitmez, yakmaz. Bir çocuk misali aç gönlüm, Sevda sütünden içer, büyür, taşmaz.
Seyrim bir yanık nefes, gizli bir izde, Sözüme isyan yüklenir, gönlüm perişan. Yüreğimde saklı dert, dilden süzülür, Bir abdal yüreğiyle, aşk olur nihan.
Tanık olan bilsin, aşk susmaz, Gizlenmez, saklanmaz, yolunu bulur. Kimi gönülde yanar, kimi sözde kalır, Ama izini bırakır, sessizce durur.
Yanık gönül sabrı taşla yoğurur, Söz küle düşse de ateşi uyur. Aşkın yükü ağırdır, taşıyan bilir, Yüreğe sığmaz, çağlara vurur. |
|
|
Yazan AşK ŞaRaP
Tarih: 20.08.2025 21:17:06
Sil
|
TaNıĞıN SöZü
Gördüm ki, mâşukun gözyaşı, Süzülürken sessizce saklandı. Tutmak istedi suyu, Ama avuçlarından kaçtı!
Gördüm ki, dokunmak isterdi nâra, Ateş ise gizlenmişti. Kalbin en derin kuyusunda, Sır olup sustu.
Rüzgârı da tutmak diledi, Lâkin nefesin her deminde Bir ses işittim ben: “Aşk-ı Şarâb!” dedi.
Bilirim ki gönlü, aşk derdiyle feryâd eder, Dil dermân arar, bulamaz. Sarhoş bir hayretle savrulur, Uzun geceler gibi perişandır.
Ama gördüm aynı zamanda, Yiğitliğini kılıç gibi kuşanmıştı! Sözünün eri idi, Bir kere söyledi mi, geri dönmezdi.
Dostluğu bakî idi, Kimseye vefasızlık etmezdi. Sevgisi bir tek kişiye aitti, Başkasına yönelemez, dönemezdi!
Sevda yolunda saygınlığı, Bir sancak gibi dalgalanırdı. Kimse gölge düşüremezdi, Aşk-ı Şarâb’ın adının yanına!
Düşkün bir rüya misali gezer, Sözleri dağılır, elleri titrer. Gözleri göğe dalar, Aşktan deliliğe varır!
Sonra bıraktı içindekileri, Ben yine gördüm. Mavilerin girdabında bir ışık, “Ah!” ile yandı.
Beyaz nefesi karardı, Gözyaşları tufan gibi taştı. Ama gizledi hepsini, Çünkü bilirdi kudretini!
Zira bir damla bile, Bu dünyayı boğmaya yeterdi. Ve yine gözleri dolmayı beklerken, Aşk-ı Şarâb, bir abdâl gibi sustu.
Ey gönül yolcusu, sen de işit bu hikmeti! Aşk, oyun değil… şarap, sarhoşluk değil!
Gerçek aşk yiğitlik ister, sözünde durmak ister, Vefa ister, tek kalbe yönelmek ister!
Eğer seveceksen, bir gönülde sabit ol! Eğer ağlayacaksan, gözyaşını sırra sakla!
Çünkü bil ki, aşkın damlası bile, Bir âlemi yıkmaya, yeniden kurmaya yeter!
Ve unutma: Aşk-ı Şarâb’ın adını duyan, Artık başka bir yola dönemez! |
|
|
Yazan AşK ŞaRaP
Tarih: 19.08.2025 10:08:02
Sil
|
Ateşe Aşık Yusufçuk
Bir varmış... Hiçbir zaman yok olmamış Bir rüyanın kıyısında yaşarmış Küçücük bir yusufçuk. Ne bir yuvaya aitmiş Ne de toprağın adına yazılmış Sadece göğe bakan, Geceyle konuşan bir ruhtan ibaretmiş.
Rüzgârla dost, Ay ışığıyla kardeş, Karanlıkla barışık… Ama bir gün Hiç bilmediği bir titreşim dokunmuş kanatlarına. Uzakta bir şey yanıyormuş — Ama bir çığlık gibi değil, Bir şarkı gibi… Ve yusufçuk o şarkıyı duyduğunda Sonsuzlukta kendine bir isim bulmuş:
"Aşık."
Süzülmeye başlamış, Karanlığı yararak Yıldızları arkasında bırakarak Ve ne zaman o ışığa yaklaştıysa Kalbi biraz daha unutmuş Korkuyu.
O ateş, bir alevden fazlaymış: Sanki zamanın kendisiymiş. Kıvılcımlar, eski tanrıların fısıltıları gibi Dönüyormuş gökyüzünde. Ateş konuşmuyormuş — Ama yusufçuk onu anlıyormuş. Çünkü aşk bazen bir kelime değil, Bir yanış biçimidir.
“Gel,” demiş ateş, “Yaklaş, yaklaştıkça Kendini bulacaksın bende.” Ve yusufçuk Ne olduğunu bilmeden Dönmeye başlamış etrafında. Bir daire, bir halka, Bir sonsuzluk sembolü gibi.
Dans ettikçe Eski hayatı silinmiş gözlerinden. Kim olduğunu unutmuş, Neden yaşadığını da. Sadece ona dönüşmek istemiş: Alevin kendisine.
Ve bir gece, Birden karar vermiş: Bu sadece bir aşk değilmiş. Bu bir ibadetmiş. Aşık olmak yetmezmiş, Yok olmak gerekirmiş.
Kendini bıraktığında Ateş ağlamış. Çünkü her seven, Er ya da geç Kaybetmeyi öğrenirmiş.
Ama yusufçuk yanmamış. O gece Küller arasında bir yıldız doğmuş. Ve göğe her bakıldığında Süzülüp geçen o parıltı İşte onun iziymiş.
Ateşe aşık olan yusufçuk Bir efsaneye dönüşmüş: Aşık olanlar fısıldarmış adını, Yanmaktan korkanlar Geceleri onun şarkısını duyarmış.
AşK ŞaRaP
|
|
|
Yazan MiSTiK
Tarih: 19.08.2025 07:48:17
Sil
|
Ateşe Aşık Yusufçuk
Bir varmış... Hiçbir zaman yok olmamış Bir rüyanın kıyısında yaşarmış Küçücük bir yusufçuk. Ne bir yuvaya aitmiş Ne de toprağın adına yazılmış Sadece göğe bakan, Geceyle konuşan bir ruhtan ibaretmiş.
Rüzgârla dost, Ay ışığıyla kardeş, Karanlıkla barışık… Ama bir gün Hiç bilmediği bir titreşim dokunmuş kanatlarına. Uzakta bir şey yanıyormuş — Ama bir çığlık gibi değil, Bir şarkı gibi… Ve yusufçuk o şarkıyı duyduğunda Sonsuzlukta kendine bir isim bulmuş:
"Aşık."
Süzülmeye başlamış, Karanlığı yararak Yıldızları arkasında bırakarak Ve ne zaman o ışığa yaklaştıysa Kalbi biraz daha unutmuş Korkuyu.
O ateş, bir alevden fazlaymış: Sanki zamanın kendisiymiş. Kıvılcımlar, eski tanrıların fısıltıları gibi Dönüyormuş gökyüzünde. Ateş konuşmuyormuş — Ama yusufçuk onu anlıyormuş. Çünkü aşk bazen bir kelime değil, Bir yanış biçimidir.
“Gel,” demiş ateş, “Yaklaş, yaklaştıkça Kendini bulacaksın bende.” Ve yusufçuk Ne olduğunu bilmeden Dönmeye başlamış etrafında. Bir daire, bir halka, Bir sonsuzluk sembolü gibi.
Dans ettikçe Eski hayatı silinmiş gözlerinden. Kim olduğunu unutmuş, Neden yaşadığını da. Sadece ona dönüşmek istemiş: Alevin kendisine.
Ve bir gece, Birden karar vermiş: Bu sadece bir aşk değilmiş. Bu bir ibadetmiş. Aşık olmak yetmezmiş, Yok olmak gerekirmiş.
Kendini bıraktığında Ateş ağlamış. Çünkü her seven, Er ya da geç Kaybetmeyi öğrenirmiş.
Ama yusufçuk yanmamış. O gece Küller arasında bir yıldız doğmuş. Ve göğe her bakıldığında Süzülüp geçen o parıltı İşte onun iziymiş.
Ateşe aşık olan yusufçuk Bir efsaneye dönüşmüş: Aşık olanlar fısıldarmış adını, Yanmaktan korkanlar Geceleri onun şarkısını duyarmış.
|
|
|
Yazan Aşk şarap
Tarih: 10.06.2025 21:40:14
Sil
|
Bekleyiş Güzel kadın, sesin içimde yankılanır, Boş parklar, sensizliğe dayanır. Kalbim titrer, yokluğunla sızlar, Sokaklar karanlık, ışıklar ağlar.
Sessizce beklerim, her an, her nefes, Belki ararsın, duyulur bir ses. Umutla doluyum, gözlerim yolda, Seninle anlam bulur bu yorgun yolda.
Güzel kadın, sesin hep kalbimde, Parklar boş, sen yoksun bu demde. Titreyen yüreğim sensiz, bilirim, Işıklar sönük, sessizce beklerim.
Sokaklar ıssız, sensiz her köşe, Belki ararsın, dönersin neşe. Umutla beklerim, her an, her yerde, Seninle dolar bu boşluk, bu perde. |
|
|
Yazan AşK ŞaRaP
Tarih: 19.04.2025 22:49:20
Sil
|
Torosun Yörük Kızı Torosun Yörük Kızı Dağların ardında bir cam güzeli Torosun kızıdır, yörük güzeli Revolver taşır o ince belinde Yazıtlar gizlidir derin dilinde
Yörük kızı, kalp sızısı Dağların yıldızı Reyhan kokar saçlarının her teli Aşkın ateşidir gözünün seli
Zerdüşt'ün sırrını fısıldar rüzgâr İsyanı türküye döker, dinle yâr Cam güzeli derler köyün içinde Yazıtlar saklıdır bakışlarında
Torosun kızıdır, yörük güzeli Kalbinde taşır bin yıllık sızıyı Revolver belinde, isyan dilinde Aşkın ateşiyle yanar her gece
Reyhan kokusunda saklı hikâye Zerdüşt'ün ateşi düşmüş kalbine İsyanı türküye döner dudakta Yazıtlar kazılı her bakışında
Yörük kızı, kalp sızısı Dağların yıldızı Reyhan kokar saçlarının her teli Aşkın ateşidir gözünün seli
Torosun kızıdır, cam güzelidir Kalp sızısı gözlerinde belirir Revolver taşır, korkmaz kimseden Aşkın ve isyanın türküsüdür o |
|
|
Yazan AşK ŞaRaP
Tarih: 27.03.2025 23:45:21
Sil
|
Köşe başındaki merdivenlerde bekledim seni, Gölgeler uzarken, umutlarım kısaldı her gün, Heybetiyle duran delikanlı değilim artık, Sevdanın kıskacında eriyip gitti gücüm.
Attığın her adım, yokluğunun habercisi, Yalanların değil, gidişin yaktı canımı, Küçük hayallerim vardı seninle kurduğum, Şimdi yalnızlık sardı dört bir yanımı.
Terkeden kadın, ardında ne bıraktın? Kırık bir kalp, solmuş anılar, bir de ben, Her basamakta hikâyemiz yazılı kaldı, Her çığlığımda senin adın yankılanır hâlen.
Acı çekmek özgürlükse eğer, Ben özgürlüğün zirvesindeyim şimdi, Düşlerimde sen varsın diye yaşadım, Gerçekte ise yokluğun sardı her şeyi.
Yürüyorum adım adım bu merdivenlerde, Her düşüşüm, yeniden doğuşumun müjdecisi, Terkeden kadın, belki bir gün anlarsın, Aşkın da özgürlüğün de vardır bir bedeli |
|